Ben eylülün acı ve bitişlere gebe oluşunu anlamam. Burada eylül yazın ta kendisidir hala, camlar açık uymaktır, gece kalkıp su içme istediğidir . Gel gör ki, eylül çoğu kimse için kışın habercisidir, ayrılık şarkılarından sırf bu yüzden daha çok payını alır. Düşer başkalarının öykülerinde eylül oldu mu yapraklar, oysa ben burada kirazda kurt var mı diye merak edebilirim halen. Ondan eylül bana başkalarını daha iyi anlayabilmeyi öğretir. Daha ilk okulda mevsimler haritasında eylül, ekim, kasım ayları sarı rengi, düşen yaprağı yağmuru anlatırken, benim mevsimlerin başkalarının mevsimlerini tutmaz. Yalan desem onlar haklı çıkar, beni sustururlar. Oysa benim gerçeğim eylülü, ekimi hatta kasımı bile bana sıcak yaşatacaktır. Yaz burada uzun sürer, kış baharsız geliverir. Bir hafta önceki kıyafetlerinle aniden vedalaşırsın hatta öyle ki naftalinlemezsin kimi kıyafetleri hırkaların altına altına giyersin. Vedalar uzun olmalıdır çünkü, öyle aniden kimsenin hayatından gidemediğim gibi hiçbir şeyden de vazgeçemem. Beklerim, şans veririm, sabrederim. Yaşadığın coğrafyanın seni etkilediği doğru, güneş ışınları her yerden daha dik gelir buraya, sıcak ısınmak olmaktan çıkar yanmak olur. Diyeceğim o ki burada mevsimler farklıdır, bakarsın en eylülü henüz yaşarım. Sen kıştan kalma kara aldanıp varırsan yanıma, buzların erir belki ama ben seni soğuk bulurum. Eylülde giden martta dönerse mevsimleri karışmış der geçerim. Her dal mevsiminde yeşerir derseniz de, ben her mevsim yeşil kalanı severim. Benim kışlarım öyle sert geçer ki, tepede güneş varken donuverir ellerin. Güneşe bile inat edebilirim. Havadan nem kapıp aldığın kararları sana havdan sudan da biçebilirim... 7 Mart 2012, 13:29
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder