Göç mevsimi gelir bazen.
Sayıca az, anlamca çok gidenler olur. Şaşırır iki kere ikiyi dört bilmiş zihin.
Bir gidenle birden, birden de çok nasıl eksik kalınır. Zifiri yalnızlık yerini alır
boşlukların. Nöbete tutar hazlar, bir başka yolcu için hazır olura durur.
Anlamaz kimse biri gidince nasıl bu kadar eksik kalınır. Matematiğin dili
tutulur, tanık olduğu tenhalığa. Birileri gider bu şehirden bazen, ardından kim
gelse sesinin bile yankılandığı bir boşluk bulur. İçime çarpar sesler gidenlerin
ardından, ne söylesem bana geri gelir. Bir dağ olurum bazen yalnızlığım yegâne,
görenler beni dimdik sanır. Bir ben değil belki ama en iyi ben bilirim gitmeyi;
en iyi kalan bilir zaten. El sallayanındır gitmek. En çok onun hakkıdır. Çoğunu
o taşır gitmenin, diğerinin ölçtüğü hasretten çok, yoldur.
Ne zaman biri
gitse bu şehirden, geriye şair isimleri bilmeyen, şiir okumamış insanlar kalır.
Tüm bu konuşulacaklar, sohbete nedenlerim içimde kalır. Bir daha kim benimle
aynı şairi tanır. Kime kelimeler koleksiyonumu açabilirim ki. Kim anlar
turnalardan, anca leyleği havada görmüş dostlar etrafımı sarar. Kof
kalabalıklarım olur, gözü kapıda telefonda kalmışlıklarım. Birikirim bir
yerlerde kendi kendime. Bir daha gideni ilk gördüğümde nereden başlamalı
bilmediğim, geç kalmışlıklarım olur.
Belki en çok
bu yüzden yazarım gidenlerime, her giden taşıyamadığı bir şeyi bırakır bana.
Emanet gibi baktığım zamanla benim olur. Giden gidişini yeni bir başlangıç
sayar, orada ihtiyacı olmayacak şeyleri koyar ardına, bende iki tane olur
hasret bu defa, özlem ikiye katlar nüfusunu. Benim bana yetmeyen hayatımda iki
kişilik yaşamaya koyulurum. O olsa, o da severdi, o da görseydi, acaba şimdi
nasıllarla meraklarımı, yokluklarımı arttırır zaman. Zaman anca büyütür dokunduğu
yalnızlıkları, silmesi gerekirken.
Kim telkin
etse, yaşarken unutulur çok şey, geçer yaralar elbet der. Ama bu rüzgarın bir
kayayı yontması kadar zaman alır, unutmak. En hantal eylemdir, unutmak. Hep
işini ağırdan alır. Zamanla işveleşir. Ne kadar zaman alırsa, her gidene bir
yara gibi bakmaya başlarım ben, hayatın haksızlığına uğradığını düşünen bir
yalnız gibi kalır adım. Müzminleşir yalnızlıklar gidenlerle,
vazgeçenlerle. Hep biri daha gider. Gidenler arttıkça, çabuk alışılır her gelene,
giden hayatlara ikame yaşamaktan tükenir içinde saklı zenginlikler. Her
parçan birinde kaldığından, bir daha bir araya gelemeyecek bir geçmişin olur.
Hep bana
kalır yalnızlığın ağırlığı, giden birkaç anıyla gider en hafifinden, bir
fotoğraf alır yanına, ya bir mektup kalır onda. Uzun zaman sonra bir gün
tesadüf edildiğinde yeniden okunacak olan. Yabancı kalacağı birkaç satır ya
eder ya etmez, hep ne kadarı benim bilmediğim hasretler yaşarım ben. Çoğu zaman
sahibi bulunamaz hatta yoklukların. İkinci el bir hayat gibi yaşamaya koyulurum
ben. Her birinden kalanları birbirine uydurmaya çalışırım el yordamıyla. Kim
baksa, uzaktan bile köhne görünür içim. Erken yaşlanmış, yaşından yaşlı bir
çocuk gibi, tavan arası bir hayat bekler beni. Dahalarının merakını yitirmiş,
keşkelerinin zamanı geçmiş, kala kalırım ortada.
Birileri
gider bazen, en iyi de ben bilirim gitmeyi; en iyi kalan bilir zaten. El
sallayanındır gitmek..giden hoyrattır zaten, daha gitmeden uzaklaşır.
21.08.2010
14:02
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder