19 Mayıs 2014 Pazartesi

BİRİ GİDER BAZEN.../ DİDEM AÇAR


Birileri gider bazen…


Göç mevsimi gelir bazen. Sayıca az, anlamca çok gidenler olur. Şaşırır iki kere ikiyi dört bilmiş zihin. Bir gidenle birden, birden de çok nasıl eksik kalınır. Zifiri yalnızlık yerini alır boşlukların. Nöbete tutar hazlar, bir başka yolcu için hazır olura durur. Anlamaz kimse biri gidince nasıl bu kadar eksik kalınır. Matematiğin dili tutulur, tanık olduğu tenhalığa. Birileri gider bu şehirden bazen, ardından kim gelse sesinin bile yankılandığı bir boşluk bulur. İçime çarpar sesler gidenlerin ardından, ne söylesem bana geri gelir. Bir dağ olurum bazen yalnızlığım yegâne, görenler beni dimdik sanır. Bir ben değil belki ama en iyi ben bilirim gitmeyi; en iyi kalan bilir zaten. El sallayanındır gitmek. En çok onun hakkıdır. Çoğunu o taşır gitmenin, diğerinin ölçtüğü hasretten çok, yoldur.    
  
Ne zaman biri gitse bu şehirden, geriye şair isimleri bilmeyen, şiir okumamış insanlar kalır. Tüm bu konuşulacaklar, sohbete nedenlerim içimde kalır. Bir daha kim benimle aynı şairi tanır. Kime kelimeler koleksiyonumu açabilirim ki. Kim anlar turnalardan, anca leyleği havada görmüş dostlar etrafımı sarar. Kof kalabalıklarım olur, gözü kapıda telefonda kalmışlıklarım. Birikirim bir yerlerde kendi kendime. Bir daha gideni ilk gördüğümde nereden başlamalı bilmediğim, geç kalmışlıklarım olur.

Belki en çok bu yüzden yazarım gidenlerime, her giden taşıyamadığı bir şeyi bırakır bana. Emanet gibi baktığım zamanla benim olur. Giden gidişini yeni bir başlangıç sayar, orada ihtiyacı olmayacak şeyleri koyar ardına, bende iki tane olur hasret bu defa, özlem ikiye katlar nüfusunu. Benim bana yetmeyen hayatımda iki kişilik yaşamaya koyulurum. O olsa, o da severdi, o da görseydi, acaba şimdi nasıllarla meraklarımı, yokluklarımı arttırır zaman. Zaman anca büyütür dokunduğu yalnızlıkları, silmesi gerekirken.
  
Kim telkin etse, yaşarken unutulur çok şey, geçer yaralar elbet der. Ama bu rüzgarın bir kayayı yontması kadar zaman alır, unutmak. En hantal eylemdir, unutmak. Hep işini ağırdan alır. Zamanla işveleşir. Ne kadar zaman alırsa, her gidene bir yara gibi bakmaya başlarım ben, hayatın haksızlığına uğradığını düşünen bir yalnız gibi kalır  adım. Müzminleşir yalnızlıklar gidenlerle, vazgeçenlerle. Hep biri daha gider. Gidenler arttıkça, çabuk alışılır her gelene,  giden hayatlara ikame yaşamaktan tükenir içinde saklı zenginlikler. Her parçan birinde kaldığından, bir daha bir araya gelemeyecek bir geçmişin olur.
  
Hep bana kalır yalnızlığın ağırlığı, giden birkaç anıyla gider en hafifinden, bir fotoğraf alır yanına, ya bir mektup kalır onda. Uzun zaman sonra bir gün tesadüf edildiğinde yeniden okunacak olan. Yabancı kalacağı birkaç satır ya eder ya etmez, hep ne kadarı benim bilmediğim hasretler yaşarım ben. Çoğu zaman sahibi bulunamaz hatta yoklukların. İkinci el bir hayat gibi yaşamaya koyulurum ben. Her birinden kalanları birbirine uydurmaya çalışırım el yordamıyla. Kim baksa, uzaktan bile köhne görünür içim. Erken yaşlanmış, yaşından yaşlı bir çocuk gibi, tavan arası bir hayat bekler beni. Dahalarının merakını yitirmiş, keşkelerinin zamanı geçmiş, kala kalırım ortada.

Birileri gider bazen, en iyi de ben bilirim gitmeyi; en iyi kalan bilir zaten. El sallayanındır gitmek..giden hoyrattır zaten, daha gitmeden uzaklaşır.


21.08.2010 14:02

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder