Çocukken ağaçtan düşmüştüm. İlk defa tırmanmıştım merak edip, ben bağ, bahçe bilmezdim. Apartmanlara kapatılmıştı çocukluğum. Çizgi filmler, oyuncaklar, kalem kağıt, akşam masalları... Dizlerimi kanatan çok çocukluk anım olmadı. Olanları unutturacak olan bir şeyde pek çıkmadı. Empati yetim belki bu yüzden normalden fazla gelişti. Gördüklerimi içselleştirerek büyüdüm hep. Ağaca çıktığımda da inememiştim. Ben inmeye çalışırken çoktan diğerleri koşmaya başlamıştı düzlükte. Ve düştüm. İzi hala durur. Şimdi aynı hissi yaşadım, yukardan diğerlerinin uzaklaşmasından duyduğum korkuyu, yetişemeyeceğim oyuna beni almayacaklar endişesini, yolu nasıl bulurum yalnızlığını. Alışık olmayan ellerimin çizilip kanaması bir yandan, sildikçe göz yaşlarının çizikleri yakması bir yandan. Kapatıp gözlerimi o dala ayak attığımda hangi dalı seçmem gerektiğini bilmiyordum. Sadece en yakın oydu, demek o olmalıydı. Doğru dalı bulabilecek kadar şanslı değildim. Ama bir o kadar da şanslıydım düşmeyi öğrenecek kadar. Şimdi inmeyi bilmediğim hiç bir yere çıkmam. Ne bir ağaca, ne bir kalbe, ne bir kariyere. İşte bu yüzden sen çık ben beklerim. Sen belki yukardan çok şeyi daha net görürsün manzaran güzeldir benimkinden ama, ben de seni kendini hiç göremeyeceğin bir yerden görmüş oldum. Hoşçakal. Yolun açık olsun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder